10 Nisan 2010 Cumartesi

Nerede benim hayatım?
İşte burada,masanın üstüne koymuşum.
Cebime geri atıyorum...

6 Nisan 2010 Salı

Öyle derler öyle olur.

Beni tarihler yazmıyor ve bittiğimin bir tarihi yok.
Biz kaybetmeye mahkûm bir çöpçüler sürüsü. Elimde tahtadan sihirli bir değnek ve bu gece burada sihrimi yapmak benim görevim.
Çöp yığınları her yerde. Saçları bitli bir evsizin içine girip uyuduğu çöp kutusunda ve çoğu zaman da içinizde. Onun için benim değneğim bile işe yaramaz. Gecem dolu dizgin bir çöp kamyonu.
Gece başlasın!


Ve devamı sonra ...

Bunun Adı Yok


bunun üstüne yoktur daha fazla şefkatin,
bizi terketmek sanatı kadar kolaydır aslında
bitirmek.
çabalamaktan vazgeçen o mutlu ağızlara bir yumruk gibi sert ve tehlikeli yakarış
canına susamamıştı derler
bu bir özlem değildir hesabında
yalnızlığa soyunmaktır.
bir sebebe muhtaçlık haklı çıkarılabilir
peki ya sebeplerle kuşatılmışlık?
dönüp arkanı gidişin daha gururludur
sabrına hayran kalmış bir avuç dolusu kahkaham yanında
bir derinine saklanmış o yumuşak ilgiyi gördükçe
yüzüne bir çizgi daha fazla yakışır.
ne de olgun bahşedilmişlik bencil hareminde.
gözümüzden sakınır,saklarız merak etme.
düşüncemize bile hakim olmuş bu karabasan
lanetlerini savurmuş,duasını etmiş.
soğuğunda bile aldatışını sevmiş.
hata etmiş ellerimiz.
düğüm düğüm boğazımızda sözcükler,
söylenmiş gibi ama aslında hiç telafuz edilmemiş.
kırık kalplare kırık düşleri paylaştıracak kadar acizmiş.
düşlerimiz kayıp,
rüyalarda canlanmış hayaletlerle mi dans ediyoruz?
sonumuz son değil uçuruma doğru gidiyoruz.
yüzünü germiş bir tutam soytarıya yenildik gibi,
özlemi görmüş,sevgiyle dokunan elleri bırakmış gibi.
her iç çekmeye hüznü eklemiş,
vedayı ezberlemiş gibi.
gönlünde fazla mı bu yaranın yankılanışı.
zamanında döndük yok mu bu hatanın geri dönüşü?
gitmeli mi acaba?
çok da buruk bu son boyun eğişi.
uyandığımda söyle bana o garip melodiyi,
ölümümüz duvar olsun önüne
tutsun o zehirli iniltiyi.
bütünüyle,parçasıyla yıkımın adı bu kalplerimizde
bir umutsun kurtuluşunla yaşlı gözlerimizde.
nasıl bilirsek kederi,
yıldızı kaymış kaderi,
hüznüne batmış nefretin kadar yakın olur bize.
düşüncemizin en parlak gölgesi!

Kalpleri Dudaklarında Atanlar

Kalpleri dudaklarında atanlar
güneşin hafif yaktığı
sıkkın bir kumsal gibi
bekleyen.
ne yazık ki sabahların
en değerli çakıl taşı
ve solup giden bir gamsız dalgayla karışık
her şey ve onlar.
onlar ki sıkıntının esir alamadığı
tarif ne mümkün
derya gibi onlar
sokakta,odanda ve yanında.
sen susuyorsun
ve gecelerinizin kararmayan tek bir saniyesi
susuyor.
ne gözleri görüyor
bilirsiniz
onlar ve herşey.
her şeyden biraz var gibi
ucu açık bir roman belki.